General

Ebru ve Hat – Alparslan Babaoğlu


By
Aygun Uzunlar, ProMosaik e.V. – Değerli Promosaik
okurları, İstanbul’dan hepinize selamlar! Geçmişimizin unutulanlarını
hatırlatmaya çalışan Ebru ve Hattat sanatlarımızın üstadı Alparslan Babaoğlu
ile küçük bir röportaj yaptık…

Aygun
Uzunlar: Sayın Alparslan Babaoğlu, ebru sanatının yaşamınızdaki yeri nedir ve
ebru sanatı ile nasıl ve ne zaman ilgilenmeye başladınız.
Alparslan Babaoğlu: İlk
kez bir ebruyu, bir arkadaşımın evinde 1983 yılında gördüm. Arkadaşım, bu
ebrunun Üsküdar’da oturan ve aktarlık yapan yaşlı bir bey tarafından
yapıldığını ve eğer onu kaybedersek bu sanatın kaybolacağını söyledi. Bana bir
de Sn.Uğur Derman’ın  “Türk Sanatında
Ebru” isimli kitabını gösterdi. Çok heyecanlandım ve “ben bunu yaparım bu sanat
kaybolmasın” diye kitabı da alarak evimin yolunu tuttum. Kitaptaki tariflere
göre tekne yaptırdım, kağıt kestirdim, dest-i seng yaptırdım, boya ve kitre
aldım, mezbahadan öd tedarik ederek kaynattım ve kendi kendime ebru yapmaya
başladım.
30 senedir ebru
yapıyorum. Bir insanın bir işle 30 yıldan fazla bir süre ilgilenmesi için o
işin hayatında çok önemli bir yere sahip olması gerekir. Benim için de bu
böyle. Ustamdan devraldığım ebru geleneğimiz kaybolmasın, gelecek nesillere
bize intikal ettiği gibi aktarılabilsin diye hem yapıyorum hem de öğretmeye
çalışıyorum. 
AU:
Promosaik olarak ebru ve hat birleşimini yapıcı bulduk. Ebru ve hat sanatını
İslami olarak kabul edersek, bu sanatlarla İslam’ı hiç tanımayan Avrupa’ya daha
iyi tanıtabilir miyiz? Bu konu hakkında tecrübeye sahip misiniz?
AB: Elbette.
Sanatın her sahası dostluk ve kardeşliğin pekiştirilmesi ve inancı ne olursa
olsun insanlar arasında bir gönül bağı oluşturulması konusunda çok önemli
araçlar bana göre. Benim ebru sayesinde tanıştığım ve dost olduğum hemen her
ülke ve inançtan arkadaşım var. Hat İslam’la özdeşleşmiş bir sanat olmasına
rağmen inancı ne olursa olsun taşıdığı grafik özellikler nedeniyle her dinden
sanatseverin ilgisini çekiyor. Ebru ise Müslümanların kaderciliğine ve
mütevekkil duruşlarına en güzel örnek ve İslam’ın bu yönünü insanlara
anlatmakta çok güzel bir araç bence. Ebrucu teknesinin başına geçtiğinde ortaya
çıkan desenlere bir noktaya kadar hakim ondan sonrası zuhurat . . . Şuurlu bir
ebrucu, güzel bir eser ortaya çıkardığında buna sadece bir vesile olduğunun
bilincindedir her zaman. 
 

AU: Ebru
ve hattatı nasıl kombine ediyorsunuz, eserlerinizde kullandığınız ana motifler
hangileridir?
AB: Benim
kullandığım teknik, ustamın ustası rahmetli Necmeddin Okyay’ın yazılı ebrular
yapmak için ilk denediği teknik. Önceden ebrulanmış bir kağıdın bir bölgesini
kağıtla kapatıp ikinci kez ebruladıktan sonra kalıbı söktüğünüzde birbirinin
tersi yani birisi pozitif diğeri negatif olarak tanımlayabileceğimiz iki bölge
ortaya çıkıyor. Biz bu tekniğe akkase tekniği diyoruz. Ben hayatta olmayan ünlü
hattatların tercihan celi tabir edilen kalın kalemle yazılmış çok güzel
yazılarının harflerini keserek kalıbını hazırlıyor ve bu kalıbı önceden hafif
renklerle ebrulanmış bir kağıda yapıştırıyorum. İkinci kez bu defa canlı
renklerle ebrulayıp kalıbı sökünce yazı ebruyla yazılmış gibi görünüyor. Hem
hat hem ebru birlikte çok gözalıcı oluyor bana göre.  
AU: Yurt
dışında ebru ve hat kursları verdiniz mi, nerelerde? Bu kurslara ülkemizden
neler götürdünüz, hangi tecrübeler ile geri döndünüz?
AB: Ben hattın
sadece bir uygulayıcısı olduğum yani hattat olmadığım için hat dersi vermedim.
Ama Washington DC’de, Sarijah’ta ve Varşova’da atölye çalışmaları yaptım. İslam
sanatlarına ilginin çok üst düzeyde olduğunu ve katılan herkesin bir sonraki
yıl tekrar gelip gelemeyeceğimi sormasının bunun kanıtı olduğunu
söyleyebilirim.
AU: Ebru
ve tasavvuf sanatı arasında felsefi bağlantı mevcutmu?
AB: Tasavvufta
ebru külli irade bahsi anlatılırken örnek olarak gösterilir. Ebrucu boyasını ve
teknesini hazırlar hangi boyayı önce hangisini sonra atacağına, hangi boya için
hangi kalınlıkta fırça kullanacağına, hangi boyaya ne kadar öd ve su katacağına
kendisi karar verir bunlar ebrucunun cüz’i iradesi dahilinde olan işlerdir.
Ancak fırçayı eline alıp parmağına vurmaya başladığı andan itibaren hangi
damlanın ne büyüklükte olacağına ve nereye düşeceğine ebrucu karar veremez
bunlar külli irade tahtında zuhur ederler.