General

“Nadir için bir çiçek” ile İtalya’dan uzanan Mülteci konulu şiirler

Aygun Uzunlar’la yaptığımız
söyleşide Türkçeye çevrilen, Suriye ve göç ağırlıklı konuları ele alan İtalyan
şair Brunella Giovannini şiir kitabını ele aldık. Şiir kitabının çevirmeni
Aygun Uzunlar’a bir iki soru yönelttik.
 


Neden çok dilli bir şiir kitabına katkıda bulunmayı kabul
ettiniz?

Farklı kültürlerin süsleyerek yazdığı şiirleri Türkçeye
çevirmekten hoşlanıyorum, bir nevi hobi diyebilirim. Uzak coğrafyaları, farklı
kültürlerden insanları birbirine yakınlaştırabilecek en büyük etken,
birbirlerinin hislerini anlayabilmekten yani empati köprüsü kurabilmekten
geçiyor. Bunun önündeki en büyük engel dil farklılığı. Ben de şiirleri Türkçeye
çevirerek insanlar arasında bir nevi elçilik görevi üstlendiğimi düşünüyorum.
İtalyan şair Brunella Giovannini’nin şiir derlemesindeki
hangi konuların Türk şiir severlerinin ilgisini çekebilecek değerde olduğunu
düşünüyorsunuz?
Suriyeli sığınmacıların dramı şüphesiz ki son zamanlarda
Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden. Nadir için bir çiçek şiirinin Türk
okuyucuları da etkileyeceğine eminim. Kadına karşı şiddet Türkiye’nin kanayan
yaralarından, son defa adlı şiirde de kadının çaresizliğini içlerinde
hissedeceklerini düşünüyorum.  Daha önce
de belirttiğim gibi insanları empati kurabilme yeteneği birbirine
yaklaştırıyor. Türklerin İtalyan şairin arkadaşlık, ölüm ve aşk üzerine yazdığı
şiirlerde de kendi hayatlarından kesitler bulacağına ve şaire yakınlık
hissedeceğine eminim. Afrika’da taş ocağında çalışan çocuklar hakkındaki şiir
de farkındalık yaratması açısından önemli. Bu dramdan Türkiye’de çoğu kişinin
haberi olmadığını düşünüyorum.   
Kadına karşı şiddet hususu çağdaşlık ve gelenek
arasındaki günümüz Türkiye’sinde ne kadar önemli?
Neredeyse her gün kadına şiddet ve cinayet haberlerine
rastlayabileceğimiz günümüz Türkiye’sinde, kadına karşı şiddet elbette çok
önemli bir mevzu. Türkiye’de maalesef kişiliği oturmamış, kendine güveni
olmayan pek çok erkek var. Ve bu yetiştirme özürlü insanlar toplum içindeki
ezikliklerinin acısını kadına karşı şiddet uygulayarak çıkartmak istiyorlar. Bu
insanları anne ve baba olarak bizler yetiştiriyoruz, oğlumuzu kendi elimizle kadına
karşı şiddeti Türkiye’de durdurabilmenin tek yolu, kadını bir birey olarak
tanıyabilecek özgüveni yüksek erkekler yetiştirmekten geçiyor. Bu noktada aile
yapısı ve eğitim sisteminin önemi ortaya çıkıyor. Nasıl insan öldürmememiz
hırsızlık yapmamamız bize küçüklükten beri telkin ediliyorsa, aynı şekilde
kadınlara karşı daha anlayışlı ve şefkatli yaklaşmamız gerektiği, onların daha
özel varlıklar olduğu hususunun çocuklara sürekli telkin edilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Şiirin kültürler ve dinler arası diyaloğa nasıl katkıda bulunabileceğini
düşünüyorsunuz?
İnsanlar aynı şeylere ağlar, aynı şeylere güler. İnsanlık
kendine ağlarken yakınlaşanlara her zaman şükran duyar. Ama aynı şeylere
ağlayıp aynı şeylere gülebildiğinizi gördüğünüz anda bu tür ön yargılı
düşünceler ortadan kalkar, belki de bin yıllık düşmanlıklar bir anda ebedi
dostluğa dönüşebilir. Edebiyat kültürel yakınlaşmanın en mantıklı yoludur, bir
şiir belki empati kıvılcımları saçar dostluk köprüleri kurar. Bu söylediklerim
dinler arası diyaloglar için de geçerli, çünkü kültürleri besleyen en büyük
kaynaklar zaten dinler.
Bir Avrupa dilinden Türkçeye çeviri yaparken sizi
dilbilimsel açıdan en çok zorlayan hususlar nelerdir?
Konuyu yakalamak, yaşamak gerekiyor, özellikle çeviri
metni bir şiir olursa! En uygun kelime serilerine ulaşmak gerekiyor, çevirmenler
kendilerine özgü sistem üretirler ve o bazda çalışırlar, kimi teknik çevirmen
kimi de edebiyat çevirmeni olur.
“Nadir için bir çiçek” şiiri Suriye savaşı, tehcir,
silahlanma gibi konularda insanları duyarlılaştırma konusunda ne kadar önemli?
Bu tür konularda gerçeği tüm çıplaklığıyla ve duygusal
yoğunluğuyla yansıtmak, yani farkındalık yaratabilmek çok önemli. Haberleri
izlemek tek başına yeterli değil. Çünkü her gün dünyanın çeşitli köşelerinde
yaşanan savaşlar, ölümler, çocuk dramları insanların kabuk bağlamış
algılarından içeriye geçemiyor. Birkaç saniye üzülüp unutmak artık hepimiz için
bir refleks olmuş. Bu konuda sadece göze değil duygulara da hitap eden şiir
sanatının insanları bu hususlar hakkında duyarlılaştırma konusunda çok daha
ileride olduğu kesin.